Tuesday, June 6, 2017

Joseph Nye’dan ‘Will the Liberal Order Survive ’

Joseph Nye’dan ‘Will the Liberal Order Survive ’



1937 do?umlu Amerikal? ünlü Siyaset Bilimci ve Harvard Üniversitesi’ne ba?l? John F. Kennedy School of Government Profesörü Joseph S. Nye[1], daha çok “soft power” (yumu?ak güç) kavram?yla bilinse de, bu tezi ?????nda dünya siyasetini inceleyen ve yorumlayan konu?ma ve yaz?lar?yla son y?llarda hakl? bir ?öhret kazanm??t?r. 2011 y?l?nda Amerikan Foreign Policy dergisi taraf?ndan dünyan?n en etkili dü?ünürleri aras?nda gösterilen[2] Nye, ayn? derginin 2014 y?l? içerisinde uluslararas? çaptaki akademisyen ve politika yap?c?larla yapt??? bir ara?t?rma sonucunda ise, politika yap?c?lar aç?s?ndan dünyan?n en etkili akademisyeni olarak lanse edilmi?tir[3]. Bu yaz?da, Nye’?n Foreign Affairs dergisinin son (Ocak-?ubat 2017) say?s?nda yay?nlanan “Will the Liberal Order Survive? The History of an Idea” (Liberal Düzen Ya?ayabilecek Mi? Bir Fikrin Tarihi)[4] adl? makalesi özetlenecektir.

Joseph Nye

Joseph Nye’a göre; ABD, 19. yüzy?ldaki küresel güç dengesinde son derece k?s?tl? bir rol oynam??t?r. Hatta o dönemde bu ülkenin büyük bir ordusu bile yoktur; 1870’lere kadar, ABD Deniz Kuvvetleri, ?ili Deniz Kuvvetleri’nden bile daha küçüktür. Her ne kadar ABD hükümeti ve Amerikan halk? Meksika ve K?z?lderililerden al?nan topraklar ve kaynaklar konusunda bir muhalefet geli?tirmeseler de, ABD’nin Kuzey Amerika k?tas? d???ndaki uluslararas? siyasete müdahalesi konusunda bu dönemde olumsuz bir pozisyon alm??lard?r. ABD’nin dünya ekonomisinde büyüyen pay? ve yüzy?l?n sonunda geli?en emperyalizm dü?üncesi neticesinde ise, zamanla ABD’nin ilgisi yurtd???na do?ru kaym?? ve bu durum, ABD Ba?kan? Woodrow Wilson’?n ülkeyi Birinci Dünya Sava??’na sokmas?na neden olmu?tur. Ancak Wilson’?n dünya siyasetine yön vermeye yönelik ihtirasl? hamlesi (Wilson Prensipleri) ba?ar?s?z olunca, 1920’ler ve 1930’larda ABD’nin önceli?i yine iç politika olmu?tur.

Bu y?llarda, tüm dünyadaki muadilleri gibi, Amerikal? siyasetçilerin önceli?i de Amerikan ulusal ç?karlar?n? savunmak olmu?tur. Bu nedenle, Büyük Buhran dünya ekonomisini vurdu?unda, Amerikal? siyasetçiler de öncelikle kendi ülke ekonomilerini krizden korumak için önlemler almaya çal??m??lard?r. Birkaç y?l içerisinde Avrupa’da ve dünyan?n birçok yerinde bar??? tehdit eden diktatörlükler olu?tu?unda ise, Avrupal? partnerleri (?ngilizler) gibi, öncelikle yat??t?rma (appeasement) politikalar?n? denemi?lerdir. Bu y?llarda, ABD, asl?nda dünyan?n en güçlü ekonomik ve askeri gücü haline gelmi? olmas?na kar??n, ABD’nin ba??n? çekti?i liberal bir düzen henüz kurulamam??t?r. Bunun neticesi ise, W. H. Auden’?n “low dishonest decade” ad?n? verdi?i ekonomik buhran, tiranl?k, sava?lar ve soyk?r?mlarla dolu berbat bir on y?ld?r.

1940’larda ise, ABD, Mihver devletleriyle aktif olarak mücadeleye ba?lam?? ve sonras?nda yeni bir dünya düzeninin kurulmas?na yönelik yap?c? ad?mlar atm??t?r. Bu y?llarda, ABD, yaln?zca ulusal ekonomik ve siyasal ç?karlar üzerinde durmak yerine, di?er ülkelerle kar??l?kl? i?birlikleri tesis ederek, tüm dünyada bar?? ve refah yaratacak politikalar üzerinde çal??maya ba?lam??t?r. Nitekim 1945 sonras?nda kurulan yeni dünya düzeninde, ABD, serbest ticareti ve denizlere aç?kl?k politikalar?n? desteklemi?tir. Bretton Woods sisteminin unsurlar?, henüz daha sava? devam ederken kurulmu?tur. Di?er ülkelerin bu düzen içerisinde ayakta kalmak için güçsüz ve fakir olduklar? görülünce ise, ABD, Truman yönetimince geli?tirilen bir politika do?rultusunda, onlara ekonomik yard?mlar yapmaya ve güvenliklerini sa?lamaya ba?lam??t?r. 1946 y?l?nda Birle?ik Krall?k’a yüklüce bir borç veren ABD, ayr?ca Yunanistan ve Türkiye’deki Bat? yanl?s? hükümetleri desteklemi? ve 1948 y?l?nda da Marshall Plan? (Marshall Yard?m?) ile sava?ta y?k?lan ülkeleri yeniden kalk?nd?rmak için aktif deste?e ba?lam??t?r. 1949 y?l?nda NATO’yu kuran ABD, ayr?ca 1950 y?l?nda Kore’yi korumak için bir askeri koalisyon kurmu? ve 1960 y?l?nda da Japonya’n?n güvenli?i için bu ülke ile bir güvenlik anla?mas? imzalam??t?r.

Bu giri?imlerle, ABD, Sovyet Rusya etkisinin ve komünizmin dünyaya yay?lmas?n? büyük ölçüde engellemi?tir. George Kennan ve di?er birçoklar?n?n da i?aret etti?i gibi, sava? (?kinci Dünya Sava??) sonras? dönemde dünyada 5 temel endüstriyel üretim merkezi olu?mu?tur: ABD, Sovyetler Birli?i, Birle?ik Krall?k, K?ta Avrupa’s? ve Kuzeydo?u Asya. Üçüncü Dünya Sava??’n? önlemek için, ABD, Sovyetler Birli?i’ni izole ederek, di?er üç bölge ile ili?kiler geli?tirmeye gayret etmi?tir. O tarihten beri, Amerikan askerleri de Avrupa, Asya ve daha birçok co?rafyada aktif olarak bulunmaktad?r. Bu dönemden ba?layarak, dünyada ekonomik, toplumsal ve çevreyle ilgili (ekolojik) ba??ml?l?k da h?zla artm??t?r. 1970 y?l?na gelindi?inde, ekonomik küreselle?me, 1914 y?l?nda Birinci Dünya Sava?? ba?lamadan önceki seviyesine gelmeyi ba?arm??t?r.  

Bu dönemde, ABD, genel anlam?yla serbest piyasa ekonomileri ve aç?k rejimleri desteklemesine kar??n, düzeni korumak amac?yla s?k s?k diktatörlüklere de destek vermi? ve müttefiklerine kendi ç?karlar?na uygun politikalar empoze edebilmi?tir. Bu ilk on y?llarda, ABD, askeri aç?dan hegemon konumuna da ula?amam??t?r; zira Sovyetler Birli?i, askeri olarak ABD’yi dengeleyen bir di?er süper-güç durumundad?r. Ayr?ca en güçlü siyasal aktör olmas?na kar??n, ABD, Çin’in komünizme kaybedilmesini, Almanya’n?n bölünmesini, Kore’deki beraberli?i, Rusya’n?n Sovyet blo?undaki isyanlar? güçle bast?rmas?n?, Küba’daki komünist zaferi ve Vietnam’daki ba?ar?s?zl??? önleyememi?tir. Bu y?llarda, ABD’deki önemli bir tart??ma konusu ise, zengin durumdaki ülkelerin güvenli?i için kendilerinin para harcamas? olmu?tur. Bu konuda partiler aras?nda farkl?l?klar ve çe?itli m?r?ldanmalar ortaya ç?ksa da, 70 y?ll?k tecrübe sonucunda, 21. yüzy?l ba?lar?nda ABDde liberal düzenin korunmas?na yönelik genel bir uzla?? olu?mu?tur.

Günümüze kadar, bu düzen, hiçbir zaman ciddi anlamda sorgulanmam??t?r. Ancak ABD’nin yeni Ba?kan? olan Donald Trump, bu liberal küresel düzeni s?k s?k ele?tirmekte ve ABD’nin ulus-devletlerle yapaca?? ikili anla?malara dayal? bir düzenden çok daha kârl? ç?kaca??n? iddia etmektedir. Ba?ka baz? uzmanlar ise, Asya’da olu?an Çin ve Hindistan gibi devasa ekonomiler nedeniyle, küresel anlamda bir güç dengesi döneminin hâlihaz?rda zaten ba?lad???n? ve eski düzenin devam edemeyece?ini belirtmektedirler. Birtak?m di?er analistler ise, teknolojik, toplumsal ve siyasal geli?meler nedeniyle, devlet-d??? aktörlerin çok güçlendi?i yeni bir düzenin son y?llarda kurulmaya ba?land???n? iddia etmektedirler. Dolay?s?yla, ?kinci Dünya Sava?? sonras?nda kurulan liberal yeni dünya düzeni, ilk kez bu kadar ciddi ?ekilde ele?tirilmektedir. Nyea göre esas mesele ise ?udur; bu düzen ya?ayabilecek midir?

Kamu mallar?, herkese fayda sa?layan metalard?r. Ulusal düzeyde, bunlar büyük ölçüde hükümetler taraf?ndan kar??lan?r; insanlar ve mal-mülkleri için güvenlik, ekonomik altyap? ve temiz bir çevre bunlara örnek gösterilebilir. Uluslararas? bir düzen ya da hükümetin yoklu?unda, temiz çevre, küresel finansal istikrar, denizlerin ticarete aç?k olmas? gibi küresel düzeydeki unsurlar, en güçlü ülke taraf?ndan kurulan koalisyonlar arac?l???yla sa?lan?r. E?er en güçlü ülke bunlar? sa?layamazsa, bu gibi metalar üretilemez ve tüm devletler ve halklar kaybetmeye ba?lar.

Günümüzde, baz? dü?ünürler, küresel liberal düzene yönelik en büyük tehlikenin, her zaman bir süper-güce uygun sorumluluklar üstlenmeyen Çin’in h?zl? yükseli?inden kaynakland???n? iddia etmektedirler. Bu dü?ünürlere göre, Çin, ilerleyen y?llarda ekonomik ve siyasal olarak ABD’den daha güçlü hale gelirse, küresel liberal düzenin sorumluluklar?n? üstlenmeyecek ve bunlar?n kendi ç?karlar? ile örtü?medi?ini dü?ünecektir. Ancak Nye’a göre, bu görü? iki sebeple hatal?d?r; ilk olarak, Çin’in ABD’yi k?sa vadede geçmesi mümkün de?ildir, ikincisi de, Çin, san?lan?n aksine, bu düzenin fayda ve öneminin fark?ndad?r.

?lk gerekçeye bak?l?rsa, Nye’a göre, Çin, ABD’yi k?sa vadede dünyan?n yeni süper-gücü olarak geçemeyecektir. Güç, di?erlerinden istedi?inizi alabilme/onlara istedi?inizi yapt?rabilme yetisini ifade eder ve ço?u zaman ödeme (para), güç kullanma ve cazibe gibi unsurlar? bar?nd?r?r. Çin ekonomisi, son y?llarda hakikaten göz al?c? büyüme oranlar?yla ve çok h?zl? bir ?ekilde geli?se de, halen ABD ekonomisinin yüzde 61’i dolaylar?ndad?r ve büyüme h?z? da yava?lamaktad?r. Ayr?ca Çin, gelecek y?llarda ABD’yi ekonomik olarak geçse bile, bu durum, jeopolitik mücadelenin yaln?zca bir aya??n? olu?turacakt?r. International Institute for Strategic Studies’in bir ara?t?rmas?na göre, ABD, askeri aç?dan Çin’den halen 4 kat daha fazla para harcamaktad?r ve bu ülkeye k?yasla askeri aç?dan çok daha güçlüdür. Cazibe (yumu?ak güç) aç?s?ndan bak?ld???nda ise, Londra merkezli dan??manl?k firmas? Portland’?n ara?t?rmas?na göre, ABD dünyada 1., Çin ise ancak 28. s?radad?r. Çin, ilerleyen y?llarda ABD’yi yakalamak için hamleler yapacak olsa da, ABD de, kaliteli üniversiteleri, nüfus gücü, ucuz enerjiye eri?imi ve ileri teknoloji firmalar? sayesinde göreceli avantaj?n? ve üstünlü?ünü koruyacakt?r.

?kinci gerekçeye geçersek, Çin, mevcut dünya düzeninden san?ld???ndan çok daha fazla fayda sa?lamaktad?r. Birle?mi? Milletler Güvenlik Konseyi’nde veto hakk? olan 5 daimi üyeden biri olan Çin, Dünya Ticaret Örgütü (WTO) ve Uluslararas? Para Fonu’na (?MF) da kabul edilmi? bir ülkedir. Yine Çin, BM Bar?? Gücü operasyonlar?na en büyük maddi destek sa?layan ikinci ülke durumundad?r ve daha ?imdiden Ebola ve iklim de?i?ikli?i gibi konularda önemli sorumluluklar üstlenmi?tir. Dolay?s?yla, Çin, san?lan?n aksine bu düzeni y?kmaya de?il, bu düzen içerisinde daha fazla etki sahibi olmaya çal??maktad?r.

Nyea göre, 21. yüzy?l ilerledikçe, bu düzende önemli de?i?iklikler de ya?anacakt?r. Çin ve Hindistan gibi ülkeler büyümeye devam edecek, ABD’nin dünya ekonomisindeki pay? da kesin olarak dü?ecektir. Ancak Çin de dâhil olmak üzere hiçbir ülke, ABD’nin yerine geçemeyecektir. Ayr?ca, güç, devletlerden devlet-d??? aktörlere kaymaya do?ru da devam edecektir. Enformatik Devrimi’nin do?al bir sonucu olarak, finansal istikrar, iklim de?i?ikli?i, terörizm, salg?n hastal?klar ve sibergüvenlik gibi konular, devletlerin bu konularda yetersiz kalmalar? neticesinde, tüm dünyan?n ortak gündem maddeleri olacakt?r. Bu karma??kl?k devam ettikçe, özel kurulu?lar, ?irketler, sosyal hareketler ve terör örgütleri daha da güçleneceklerdir. Bu sayede, geleneksel bürokratik yap?lar güç kaybedecek ve di?er aktörleri de dikkate almak zorunda kalacaklard?r. Böyle bir ortamda, ABD, dünyadaki tek süper-güç olarak kalmaya devam etse bile, uluslararas? sorumluluklar? tek ba??na üstlenecek güçte olmayacakt?r. Örne?in, finansal istikrar? ABD’nin tek ba??na sa?layabilmesi art?k mümkün de?ildir. ?klim de?i?ikli?i ve deniz seviyelerinin yükselmesi konusunda da, ABD, tek ba??na ba?ar?l? bir mücadele yürütemez. S?n?rlar?n kolayl?kla delindi?i ve silahlardan teröristlere, uyu?turucudan salg?n hastal?klara kadar her?eyin kolayl?kla yasad??? yollardan ülkelere sokulabildi?i bir ortamda, devletlerin daha farkl? yumu?ak güç mekanizmalar? ve a?lar kurarak, bu tehditlerle mücadele etmek için yeni kurumlar olu?turmalar? ?artt?r.

Buna kar??n, Washington, birçok unsuru halen daha kendi ba??na sa?layabilecek güce sahiptir. Denizlerin ticarete aç?k olmas? konusunda ABD Donanmas?, küresel finansal ekonomik istikrar aç?s?ndan da Amerikan Merkez Bankas?’n?n (FED) yapabilece?i pek çok ?ey vard?r. Ancak ABD’nin ba?ar?l? olabilmesi için, di?er ülkelerle i?birli?i tesis etmesi ?artt?r. Bu ba?lamda, art?k dünya siyaseti art? toplaml? oyun (positive-sum game) haline gelmi?tir ve s?f?r toplaml? oyun (zero-sum game) de?ildir. Bu do?rultuda, di?er ülkelerle ba?lant?l? olmak çok önemli bir unsur haline gelmi?tir. Lowy Institute’ün ara?t?rmas?na göre, dünyada en fazla Büyükelçilik, Konsolosluk ve Misyonu olan ülke ABD’dir. Ancak 21. yüzy?lda küreselle?meye ve aç?kl??a en büyük tehdit, sistemin d???ndan de?il, içinden gelmektedir ve bu da popülizmdir.

ABD, dünya istikrar?n? sa?lamak aç?s?ndan en avantajl? ülke olmaya devam etse de, bunu yapmaktan vazgeçebilir. Nitekim Afganistan ve Irak sava?lar? sonras?nda 2013 y?l?nda yap?lan bir ara?t?rma göstermi?tir ki, Amerikan halk?n?n yüzde 52’si ABD’nin kendi sorunlar?yla ilgilenmesini ve dünyan?n geri kalan?na müdahil olmamas?n? istemektedir. 2016 ABD Ba?kanl?k seçimleri de, küreselle?meye yönelik olarak bu ülkede geli?en sa? popülizmin gücünü göstermi?tir. Bu tepkiler, hem ekonomik, hem de kültürel düzeydedir. Uluslararas? rekabet nedeniyle i?lerini kaybetmi? i?siz veya dar gelirli Amerikal?lar seçimde Donald Trump’? desteklerken, di?er etnik gruplar?n artan güçleri ve say?lar? nedeniyle avantajl? sosyokültürel konumlar?n? kaybetmekten endi?e eden beyaz erkekler de kültürel sebeplerle Trump seçmeni olmu?lard?r. Nitekim ABD Nüfus Bürosu’na göre, 30 y?l içerisinde beyazlar ABD’de ço?unluk ?rk olma özelli?ini kaybedecektir. Bu durum, Trump’?n seçmenlerini etkileyen ve ?rkç? argümanlara hakl?l?k kazand?ran bir endi?e unsuru olmu?tur.

Avrupa ve ABD’de yükseli?e geçen popülist dalga, bir önceki yüzy?lda küreselle?meyi sonland?ran olaylara benzer ?ekilde, sars?nt?l? yeni bir dönemi i?aret etmektedir. Ancak ko?ullar oldukça farkl? oldu?u için, bu noktada iki tarihsel süreç aras?nda benzerlik kurmak sorunlu olabilir. Nitekim sars?nt?lara kar??n, önceki yüzy?ldan farkl? olarak, günümüzde yerel ve uluslararas? düzeyde birçok önlem mekanizmas? ve tampon unsuru da vard?r. Brexit ve Trump seçimi, bu popülist dalgan?n geçici olmad???n? aç?kça gösterse de, 1930’lar gibi dünya sisteminde ekonomik ve jeopolitik bir kaosu öngörmek henüz yersizdir. Ancak küreselle?meyi savunan elitlerin, art?k e?itsizlik konusuna daha fazla önem vermeleri zaruridir. Seçim kampanyas? döneminde Trans Pasifik Ortakl??? ve TTIP gibi konularda ele?tiriler gündeme gelse de, ABDde, 1930’lar gibi bir içe kapanma (izolasyonizm) dönemi beklenmemektedir. Zira 2016 Haziran ay?nda Chicago Council on Global Affairs taraf?ndan yap?lan bir ara?t?rma, Amerikal?lar?n yüzde 65’inin küreselle?menin kendi lehlerine oldu?unu dü?ündü?ünü göstermektedir. 2015 y?l?nda yap?lan bir Pew ara?t?rmas? da, Amerikal?lar?n yüzde 51’inin göç olgusunun ülkelerini güçlendirdi?ini dü?ündüklerini ortaya koymaktad?r.

ABD, dünyada düzeni sa?lamak konusunda gücünü de henüz kaybetmemi?tir. ABD, bugün savunma ve d?? politikas? için toplam bütçesinin yüzde 4’ünden daha az?n? harcamaktad?r. Bu, ABDnin So?uk Sava?’?n en yüksek noktas?nda yapt??? harcaman?n yar?s? kadard?r. ABD’nin kurdu?u ittifaklar da, ekonomik aç?dan san?ld??? kadar zararl? de?ildir. Örne?in, Amerikan askerlerinin Japonya’da bulunmas?, ABD içerisinde bulunmalar?ndan daha az masrafl?d?r. Bunlar d???nda, ABD’nin yak?n geçmi?teki askeri müdahalelerin yaratt??? ho?nutsuzluk, ABD’nin dünya düzenini koruma konusunda daha fazla sorumluluk almas?n? engelleyen bir faktördür. Her ne kadar Ortado?u gibi bölgelerde uzun y?llar sürecek karma?a beklentisi olsa da, i?gal politikalar?n?n olumsuz tepkiler do?urdu?u da dü?ünülerek, bu ülke taraf?ndan ilerleyen y?llarda daha farkl? yöntemler denenebilecektir.

Siyasi bölünmü?lük ve demagoji de, son y?llarda ABD’nin küresel sorumluluklar? aç?s?ndan önemli bir sorun haline gelmeye ba?lam??t?r. ABD Senato’sunun son dönemde yasa yapmakta ve onaylamakta zorlanmas?, ülkedeki bölünmü? siyasi yap?y? aç?kça gözler önüne sermektedir. Buna kar??n, ABD, daha uzun y?llar dünyan?n en güçlü askeri yap?s? olarak kalacakt?r. Yükselen Çin ve gücü azalan ve kom?ular?n? tehdit etmeye ba?layan Rusya, asl?nda dünyada ABD’nin güçlü askeri varl???na duyulan ihtiyac? artt?ran geli?melerdir. Bu ba?lamda, ABD’nin Asya ve Avrupa’daki askeri güvenlik anla?malar? ilerleyen y?llarda daha da önemli hale gelecektir.

Son olarak, küreselle?meyi sadece ekonomik anla?malarla s?n?rlamak da do?ru bir yakla??m de?ildir. Küreselle?me, ulus-a?an i?birlikleri tesis etmek ve herkesçe benimsenen kurallar koymaya dayal?d?r. Bu do?rultuda, küresel anlamda liderlik, zorbal?k ve di?erleri üstünde hâkimiyet kurmak demek de?ildir. Washington’?n küresel liderli?i ve istikrar sa?lay?c? rolü, ilerleyen y?llarda belki de hiç olmad??? kadar istenen ve gerekli bir unsur haline gelebilir. Amerikal?lar ve di?er halklar, istikrar ve güvenli?in ne kadar önemli ve gerekli oldu?unu, belki de bunu kaybedince daha iyi anlayacaklard?r; ama o zaman da çok geç olabilir…


Yrd. Doç. Dr. Ozan ÖRMEC?


[1] Web sitesi için; http://joenye.com/.
Wikipedia - https://en.wikipedia.org/wiki/Joseph_Nye
[2]  “The FP Top 100 Global Thinkers”, Foreign Policy, Eri?im Tarihi: 05.01.2017, Eri?im Adresi: http://foreignpolicy.com/2011/11/28/the-fp-top-100-global-thinkers-4/.
[3] “Who are the top international-relations specialists? Surprise! Scholars have a very different view than policymakers do”, Foreign Policy, Eri?im Tarihi: 05.01.2017, Eri?im Adresi: http://ricks.foreignpolicy.com/posts/2014/09/25/who_are_the_top_international_relations_specialists.
[4] Buradan okunabilir; https://www.foreignaffairs.com/articles/2016-12-12/will-liberal-order-survive.


Available link for download