Showing posts with label ve. Show all posts
Showing posts with label ve. Show all posts
Thursday, April 6, 2017
Jean Marcoudan Türkiyede İslamcılık ve Post İslamcılık
Jean Marcoudan Türkiyede İslamcılık ve Post İslamcılık

Sciences Po Grenobleda[1] ders veren Türkiye uzman? Frans?z akademisyen Jean Marcou, ayn? zamanda k?saca OVIPOT olarak bilinen ve IFEA (Frans?z Anadolu Ara?t?rmalar? Enstitüsü) kapsam?nda kurulmu? olan ?stanbul merkezli Frans?z Türkiye Çal??malar? Enstitüsü Türk Siyaseti Gözlem Merkezleri Kaynaklar?nda da[2] analizleri yay?nlanan önemli bir bilimadam?d?r. Marcou, 2004 y?l?nda yay?nlam?? oldu?u « Islamisme et post-islamisme en Turquie » adl? makalesinde[3], Türkiyedeki ?slamc?l?k ve post-?slamc?l?k tart??malar?na de?inmi?tir. Bu yaz?da, Marcounun makalesinin özetlenmesi ve makaledeki fikirlerin ele?tirilmesi amaçlanmaktad?r.

Jean Marcou
Marcouya göre, Türkiye, Kemalist dönemden beri Müslüman dünyas?n?n merkezinde laiklik (laïcité) özelli?iyle dikkat çeken bir ülke olmu?tur. Ancak 1980lerde Refah Partisi ve onun lideri Necmettin Erbakanla ba?layan ?slamc?l???n yükseli?i, 1996da ?slamc?lar? ilk kez iktidara ta??m?? ve Erbakan Ba?bakan olmu?tur. 28 ?ubat süreci nedeniyle k?sa süren bu iktidar dönemi, Refah Partisinin Anayasa Mahkemesi taraf?ndan kapat?lmas? ve Fazilet Partisi deneyiminin ba?ar?s?z olmas? neticesinde Türkiyedeki ?slamc?lar? yeni bir a?amaya getirmi? ve Adalet ve Kalk?nma Partisi (AK Parti), 2001 y?l?nda böyle bir ortamda kurulmu?tur. 2002 y?l?ndaki genel seçimlerde birinci parti olan ve tek ba??na hükümet kurmay? ba?aran AK Parti ve onun lideri Recep Tayyip Erdo?an, Türkiyedeki ?slamc?lar?n önceki ba?ar?s?z denemelerinin ard?ndan, parlamenter demokratik sistemi benimseyen ve devletin laik niteli?ine ilkesel olarak kar?? ç?kmayan bir çizgide kurulmu?tur. Hatta partinin öncelikli hedefleri aras?nda, Türkiyeyi Avrupa Birli?ine üye yapmak bile vard?r. AK Parti hakk?nda bu dönemden ba?layarak 2 ana görü? belirmi?tir. Birinci ve bu partiye güvensizlik besleyen görü?, AK Partiyi Bat? dünyas? ve özellikle de Amerika Birle?ik Devletlerinin kontrolünde, onlar? memnun etmek için ?slam dünyas?na yönelik aktif politikalar geli?tiren ve ?slamc?l?ktan sapm?? bir parti olarak de?erlendiriyordu. ?kinci ve daha olumlu görü? ise, AK Partiyi otoriterlik ve ?slamc?l?k aras?na s?k??an Müslüman toplumlar?na rehberlik edebilecek ve ?slami kitleleri kültürel ve dini kimliklerini koruyarak demokrasiye eklemleyebilecek demokratik bir hareket olarak görüyordu.
Bu giri? bölümünün ard?ndan Türkiyedeki ?slamc? hareketin geli?im sürecini incelemeye ba?layan Marcou, ilk olarak Kemalist tek-parti dönemine odaklanmaktad?r. Kademeli olarak[4] Türkiyedeki ?slamc?l??? zay?flatmaya ve topluma laikli?i benimsetmeye çal??an Mustafa Kemal Atatürk, tek-parti döneminde Diyanet ??leri Ba?kanl???n? da kurarak, dini anlamda topluma bir yeknesakl?k kazand?rmak istemi?tir. Bu yeknesak kimlik, Sünni-Hanefi ?slam çizgisinde olmas?na kar??n, devletin dini birçok alanda kontrol etmesi ve laikli?i te?vik etmesiyle nedeniyle radikal bir nitelik kazanmam??t?r. Ayr?ca Türkiyede az?msanmayacak say?da olan Alevi cemaati, bu yeknesakl??a dayal? sistem içerisinde temsil edilememi?, buna kar??n radikal ?slam korkusu nedeniyle laik Cumhuriyete daima destek vermi?tir. Bu ilk dönemin ilerleyen on y?llar?nda, Adnan Menderes ve Süleyman Demirel gibi merkez sa?c? popülist politikac?lar, devletin Sünni Müslüman kitleleri birçok noktada k?s?tlayan politikalar?na tepki gösteren ama Cumhuriyet ideolojisine ba?l? kalmaya devam eden ?slami politikalar geli?tirmi?lerdir. Bu sa? liderler de ?slam dinine siyasetlerinde yer vermelerine kar??n, Türkiyede siyasal ?slam ak?m?n? ba?latan parti 1969 y?l?nda Necmettin Erbakan önderli?inde kurulan ve Milli Görü? ekolünü ba?latan Milli Nizam Partisi (MNP) olmu?tur. 1973 genel seçimlerinde yüzde 12 gibi yüksek bir oya ula?an -12 Mart muht?ras? sonras?nda kapat?lan- MNPnin ard?l? MSP (Milli Selamet Partisi) ise, Türkiyede siyasal ?slam?n zirveye giden hikâyesinde önemli bir dönüm noktas? olmu?tur. 1970lerin istikrars?z siyasi tablosunda, MSP lideri Erbakan, di?er partilerle koalisyon pazarl?klar?na girerek siyasal hareketini merkez siyasete kabul ettirmeyi ba?arm??t?r. Bu y?llarda önce Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), daha sonra da sa?c? Milliyetçi Cephe hükümetlerinde kritik Bakanl?klar? alan parti ve Ba?bakan Yard?mc?l??? yapan Erbakan, böylelikle kat? laik çizgideki devlete ?slamc? çizgiyi kabul ettirmi?tir. Bu durum, asl?nda Türkiye siyasal sisteminin en kat? gözüktü?ü dönemde bile ?slamc? çizginin daima güçlü oldu?unun ispat? niteli?indedir. MSP incelendi?inde, bu partinin üyeleri ve seçmenlerinin tamamen inançl? Müslümanlardan -ço?u farkl? tarikat ve cemaatlere üye olan- olu?tu?u görülmektedir. ?smindeki milli ibaresine kar??n, bu partinin millili?i laik milliyetçilikten çok farkl? bir çizgide ve daha çok Osmanl?c? bir zemin üzerine in?a edilmi?tir. Bu kültürel söylem, a??r sanayiye a??rl?k veren kalk?nmac? ve devletçi bir ekonomi politikas?yla da desteklenerek, ortaya somut ve özgün bir ideoloji konulmu?tur. A??r? sol ideolojilerin çok güçlü oldu?u ve dinin toplumsal ya?amda yerinin kaybolmaya yüz tuttu?u bir dönemde, bu devletçi-kalk?nmac? ve ?slamc? ideoloji, devlet taraf?ndan da makbul görülmü?tür. Bu y?llarda, Türkiyedeki ?slamc? hareket, radikal baz? niteliklerine kar??n parlamenter demokrasiye ba?l? ve farkl? partilerle koalisyona girmekten çekinmeyen bir görüntü çizmeyi ba?arm??t?r.
Türkiyedeki siyasal ?slam hareketinin ikinci dönemi, 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra geli?mi?tir. Nitekim Erbakanc?lar?n ve Milli Görü? hareketinin destekledi?i Refah Partisi (RP) 1983te kurulsa da, Erbakan?n partinin ba??na geçmesi ancak 1987de gerçekle?ebilmi?tir. Bu dönemde, merkez-merkez sa?da yer almas?na kar??n, Ba?bakan Turgut Özal?n bireysel dindarl??? ve Arap dünyas? ile yak?n ili?kiler geli?tirmeyi öngören piyasac? ideoloji, Refah?n yükselmesine engel te?kil etmi? ve ?slamc? sa? kitleler büyük ölçüde Özala yönelmi?lerdir. Ancak Özal?n sihri kaybolmaya ba?lay?nca, ?slamc? Refah Partisi, 1989 yerel seçimleri ve 1991 genel seçimlerinden itibaren h?zla yükselmi?tir. Bu do?rultuda, Erbakan?n partisi 1994 yerel seçimlerinde ?stanbul ve Ankaran?n Büyük?ehir Belediyelerini kazanm??, 1995 y?l?ndaki genel seçimlerde de yüzde 21 oyla birinci parti olmay? ba?arm??t?r. Refah, bu y?llarda ba?ar?l? bir stratejiyle, sa? seçmenlerin ekonomik ho?nutsuzluklar? ile devletin laik engellemeleri aras?nda bir ba? kurmu? ve bu sayede ?slamc? seçmenin gönlünde taht kurmay? ba?arm??t?r. 1996 y?l?nda Erbakan?n Ba?bakan olmas?yla zirveye ç?kan Milli Görü?, Refahyol hükümetinin (Erbakan?n Refah Partisi ile Tansu Çillerin Do?ru Yol Partisinin koalisyonu) Refah Partisi içerisindeki radikallerin sorumsuz aç?klamalar? nedeniyle koalisyonun 28 ?ubat sürecinde y?k?lmas? ve partinin Anayasa Mahkemesince kapat?lmas? nedeniyle sars?lm??t?r. Fazilet Partisi ad?yla Milli Görü?ün yeni bir partisi hemen kurulsa da, bu parti de daha sonra Anayasa Mahkemesi taraf?ndan kapat?lm?? ve asla Refah?n ba?ar?s?na ula?amam??t?r.
Marcouya göre, Türkiyedeki ?slamc? hareketin üçüncü dönemi ise, 2001 y?l?nda Adalet ve Kalk?nma Partisinin kurulmas?yla ba?lam??t?r. Refah Partisinden 1994 y?l?nda ?stanbul Büyük?ehir Belediye Ba?kan? seçilmi? olan Recep Tayyip Erdo?an liderli?indeki AK Parti, ?l?ml? ?slamc? bir siyasal ideoloji üzerine kurulmu?tur. Türkiyedeki seçim sistemi sayesinde sadece yüzde 34 oyla tek ba??na iktidar olan AK Parti, 1990lar?n ekonomik ve siyasal aç?dan istikrars?z tablosuna tepki olarak ortaya ç?km?? ve k?sa sürede çok ba?ar?l? bir performans göstermi?tir. Özal ve ANAP?n tek parti iktidarlar? sonras?nda kurulan koalisyon hükümetleri dönemlerinde ya?anan ekonomik ve siyasal krizler, Türkiye halk?nda güçlü hükümet iste?ini tetiklemi? ve Erdo?an gibi karizmatik ve otoriter e?ilimli bir liderin önünü açm??t?r. Diyalog ve konsensüs gibi terimleri ö?renen Türkiyedeki ?slamc? hareket, AK Parti deneyimiyle beraber art?k Türkiyeyi yönetebilir hale gelmi? ve adeta evrim geçirmi?tir. Bu dönemde Türkiyedeki laik hareket derin devlet ve yolsuzluk gibi olumsuz ça?r???mlar yaparken, AK Parti ve ?slamc? hareket ise iyiyi, güzeli ve temizli?i temsil etmeye ba?lam??t?r. Erbakan?n güçten dü?ü?ünü çok iyi gözlemleyen Erdo?an, sistemle kavga ederek bir yere gelemeyece?ini anlam?? ve ?slamc? ideolojisini arka plana atarak, güç odaklar?yla iyi geçinmeye gayret etmi?tir. ?stanbul Büyük?ehir Belediye Ba?kan? olarak y?ld?z? parlayan Erdo?an, arad??? siyasal f?rsat? büyük 1999 depremi ve 2001 ekonomik krizi sonras?nda çökmü? bir Türkiye sayesinde bulmu?tur. Partisini muhafazakâr demokrat (conservateurs démocrates) olarak tan?mlayan Erdo?an, böylelikle Avrupal? H?ristiyanlar Demokratlara muadil bir görüntü vermeye gayret etmi?tir.
Peki, AK Parti ideolojik olarak nas?l de?erlendirilmelidir? Jean Marcouya göre, Frans?z medyas? da dünya medyas? da bu konuda bir ak?l kar???kl??? ya?amaktad?r. Le Monde gibi baz? gazeteler partiyi ?slami bir parti olarak tan?mlarken, kullan?lan di?er ifadeler aras?nda ?l?ml? ?slamc?, ?slamc? demokrat ve ?slamc?lar gibi terimler vard?r. Elbette Türkiyedeki ?slamc? hareketinin ana omurgas?n? te?kil eden bir partiyi kapsaml? sosyolojik ve siyasi analizler yapmadan tan?mlamak zordur. Örne?in, gazeteci Ru?en Çak?r, AK Parti için ?slamc? demokrat terimini kabul etmez ve bunun yerine eski ?slamc? ifadesini daha yerinde bulur. Sosyolog Ferhat Kentel de, Türkiyedeki ?slamc? hareketin son 20 y?lda çok de?i?ti?ini ve Türkiyede ?eriat hukukuna deste?in yüzde 5 ile yüzde 7 aras?nda s?n?rl? oldu?unu söyleyerek, AK Parti için kullan?lan ?slamc? etiketini reddetmektedir. Laik ve Avrupa yanl?s? Deniz Vardar ise, AK Partinin a??r? sa? Milli Görü? gelene?inden gelen popülist radikallerin kurdu?u ama Avrupa normlar? ve demokrasiyi kabul ederek merkez sa? partilere benzeyen bir nitelikte oldu?unu söylemi?tir. Bu nedenle, Marcounun dü?üncesinde, AK Partiyi Post-?slamc?l?k kavram? ve tart??malar? etraf?nda de?erlendirmek daha do?ru olabilir.
Post-?slamc?l?k, siyasal ?slam veya ?slamc?l?ktan farkl? olarak, serbest piyasa ekonomisine daha büyük önem veren bir niteliktedir. Buna kar??n, ?slami de?erler, aile kurumunu yücelten ve koruyan politikalar ve milli de?erlere gösterilen büyük sayg? ile korunmaktad?r. Bu ba?lamda, partinin ideologlar?ndan olan Yalç?n Akdo?an?n Muhafazakâr Demokrasi (La démocratie conservatrice) program? önemli bir veridir. Post-?slamc?l?k?n ?slamc?l?k ve onun Türkiye ?ubesi olan Milli Görü?ten temel farklar?; ?slam dünyas? yerine Avrupa odakl? olmas? ve serbest piyasaya daha aç?k olmas?d?r. Bu ve benzeri görü?ler, Marcounun makalesinin ana fikrini olu?turmaktad?r.
Makale, Türkiyenin AB üyeli?i motivasyonuyla hareket etti?i 2000li y?llar?n ba??nda ve AK Partinin ekonomik aç?dan Kemal Dervi? program?n? devam ettirerek çok ba?ar?l? oldu?u bir dönemde yaz?ld??? için, genel olarak iyimser bir çizgide oldu?u söylenebilir. Ancak elbette uzun süren AK Parti iktidar?, 2010lu y?llardan itibaren bu ilk y?llar?ndaki ba?ar?s?n? koruyamam??t?r. Partinin ?slamc? e?ilimleri y?llar içerisinde daha bask?n hale gelmi? ve parti içerisindeki çok sesli ve çok renkli yap? kaybolmu?tur. Merkez sa?, liberal ve hatta Ertu?rul Günay gibi solcu isimler partiden ayr?l?rken, yerlerine tamamen ?slamc? isimler yerle?tirilmi? ve AK Parti, Refah Partisinin devam? niteli?inde bir parti hüviyeti kazanm??t?r. Bu geli?me, Türk d?? politikas?nda izlenen politikalarla da desteklenince, y?llar içerisinde daha tart???l?r hale gelen ve uluslararas? kamuoyunda eskisi kadar çok destek bulamayan bir siyasal yap? ve lider ortaya ç?km??t?r. AK Partinin nereye evrilece?i ise, ku?kusuz ilerleyen y?llarda cevab? bulunacak bir sorudur
Yrd. Doç. Dr. Ozan ÖRMEC?
KAYNAKÇA
- Marcou, Jean (2004), « Islamisme et post-islamisme en Turquie », Revue internationale de politique comparée, 4/2004, Vol. 11, ss. 587-609. Eri?im Tarihi: 29.09.2016, Eri?im Adresi: http://www.cairn.info/revue-internationale-de-politique-comparee-2004-4-page-587.htm.
[1] http://www.sciencespo-grenoble.fr/membres/marcou-jean/.
[2] http://ovipot.hypotheses.org/.
[3] Marcou, Jean (2004), « Islamisme et post-islamisme en Turquie », Revue internationale de politique comparée, 4/2004, Vol. 11, ss. 587-609. Eri?im Tarihi: 29.09.2016, Eri?im Adresi: http://www.cairn.info/revue-internationale-de-politique-comparee-2004-4-page-587.htm.
[4] 1922de Saltanat?n kald?r?lmas?, 1923te Cumhuriyetin ilan?, 1924te Hilafetin ilgas? ve 1937de laikli?in anayasaya girmesi.
Available link for download
Wednesday, February 8, 2017
Juan Linzden Totaliter ve Otoriter Rejimler
Juan Linzden Totaliter ve Otoriter Rejimler

Siyaset Biliminin en önemli alt disiplinlerinden birisi olan Kar??la?t?rma Politika alan?nda dünyan?n en yetkin bilim insanlar?ndan birisi kabul edilen ?spanyol akademisyen Juan Linz (Juan Jose Linz veya Juan J. Linz)[1], 1926-2013 y?llar? aras?nda ya?am?? çok önemli bir sosyal bilimcidir. Uzun y?llar ABDde Yale Üniversitesinde ders veren Linz, özellikle meslekta?? Alfred Stepanla beraber yazd??? çal??malarla tan?nm??t?r. Linzin en önemli eserleri aras?nda, Ba?kanl?k sistemini ele?tirdi?i The Perils of Presidentialism[2] makalesi ile Problems of Democratic Transition and Consolidation: Southern Europe, South America, and Post-Communist Europe(John Hopkins University Press, 1996)[3] ve Totalitarian and Authoritarian Regimes(Rienner, 2000)[4] kitaplar? bulunmaktad?r. Türkçeye Prof. Dr. Ergun Özbudun taraf?ndan Totaliter ve Otoriter Rejimler[5]ad?yla çevrilen ve Liberte Yay?nlar? taraf?ndan 2008 y?l?nda bas?lan bu ikinci kitap, Linzin olgunluk eseri olarak yak?ndan incelenmeyi hak etmektedir.

Juan Linz
Kitab?n?n Giri? ba?l?kl? birinci bölümüne, bu kitapta demokratik olmayan rejimlerin çe?itlili?i ve yayg?nl???n? inceleyece?ini aç?klayarak ba?layan Juan Linz, bunu yapmak için demokrasi kavram?n? inceleyece?ini belirtmektedir. Zira Linze göre; bir kavram? tan?mlaman?n en kolay yollar?ndan biri, onun ne olmad???n? söylemektir (Linz, 2008: 15). Bu do?rultuda, i?e demokrasiyi tan?mlayarak ba?layan Linzin dü?üncesinde, demokratik rejimler, liderler aras?nda serbest yar??may? gerçekle?tirmek üzere, dernek kurma, haber alma ve haberle?me temel hürriyetlerine dayanarak, siyasal tercihlerin serbestçe ifadesine imkân veren sistemlerdir (Linz, 2008: 23).

Totaliter ve Otoriter Rejimler kitab?
Kitab?n Totaliter Sistemler ba?l?kl? ikinci bölümünde, Linz, totalitarizm kavram?n? tan?mlamaya ve örneklerle aç?klamaya çal??maktad?r. Linzin Carl Friedrich ve Z. K. Brzezinskiye referansla tan?mlamaya çal??t??? totalitarizmin temel özellikleri ise ?unlard?r (Linz, 2008: 33-34);
- Toptanc? (totalist) bir ideoloji,
- Bu ideolojiye ba?l? ve genellikle tek bir ki?inin yani diktatörün liderli?indeki bir tek-parti,
- Çok geli?mi? bir gizli polis ve a-) kitle haberle?meleri, b-) silahlar, c-) ekonomik yap?lar da dâhil olmak üzere tüm örgütler üzerinde tekelci kontrol.
Ancak her diktatörlü?ü totaliter olarak da de?erlendirmemek gerekir. Birçok diktatörlük, asl?nda daha çok otoriter yönetim modeline yatk?nd?rlar ve toptanc? ideoloji, tek-parti sistemi ve tüm örgütler üzerinde tekelci kontrol gibi kat? uygulamalara yönelmedikleri için, totaliter rejimlere k?yasla demokrasiye daha yak?n olarak kabul edilirler. Bu gibi rejimlerde, zirvede tek bir lider olsa bile, alt gruplar aras?nda çe?itli güç mücadeleleri ya?an?r ve farkl? fikirler ve fraksiyonlar?n mücadelesi sayesinde totalitarizmin mutlak?yetçi mant???n?n yol açt??? hatalar k?smen de olsa düzeltilebilir (Linz, 2008: 35). Totaliter rejimleri otoriter rejimlerden ay?ran bir di?er faktör de, askeri otoritenin siyasal mutlak?yetçi sisteme ba?l?l???d?r. Linzin ifadesiyle, Bugüne kadar hiçbir totaliter sistem, silahl? kuvvetlerin müdahalesiyle devrilmi? veya köklü bir de?i?ime u?ram?? de?ildir; olsa olsa, kriz anlar?nda ?u veya bu hizip, ordunun deste?iyle kendi iktidar?n? güçlendirebilmi?tir (Linz, 2008: 36). Bu ba?lamda, totaliter rejimlerin i?leyi?inde ortaya ç?kan di?er temel özellikleri ?öyle s?ralanabilir (Linz, 2008: 38):
- Monist, fakat monolitik olmayan bir iktidar merkezi mevcuttur; e?er kurumlar veya gruplar aras?nda bir plüralizm varsa, bu me?rulu?unu o merkezden al?r ve büyük ölçüde onun hakemli?i alt?nda i?ler.
- Tekelci, özerk ve fikren az çok geli?tirilmi? bir ideoloji mevcuttur. ?deolojinin belli s?n?rlar?n?n d???na ç?kmak, müeyyidesiz kalmayacak bir heterodoksluktur.
- Vatanda?lar?n, siyasal görevlere ve kolektif sosyal görevlere kat?lmalar? ve bu amaçla aktif bir mobilizasyon içinde olmalar? özendirilir, talep edilir ve ödüllendirilir.
Bu özelliklere uygun olarak, bir me?ruluk kayna?? olan ve ayn? zamanda görev duygusunu yücelten total bir ideoloji, toplumsal örgütlenmeyi sa?layan ve kontrol alt?nda tutan bask?c? bir tek-parti sistemi, sürekli yüceltilen ve me?ruiyet kayna?? haline gelen kült nitelikteki parti ve devlet liderli?i ve tüm bu sistemi ayakta tutan gizli polis te?kilat? ve istihbarat birimi, totaliter bir rejimin anahtar unsurlar?d?r. Bu aç?dan, Hannah Arendtin de inceledi?i Nazi Almanyas? ve Stalin Rusyas? en önemli örnekler olarak de?erlendirilebilir. Bu yap?, bu iki devlette en kristalize haliyle görülmü?tür. Ancak fa?ist parti modeli, komünist parti modelinden farkl? olarak ve Führerprinzip anlay???na uygun ?ekilde, çok daha kat?d?r (Linz, 2008: 70). Komünist partilerde ise, k?smi parti-içi demokrasi uygulamalar? ve özele?tiri unsurlar? mevcuttur.
Kitab?n Geleneksel Otorite ve Ki?isel Yönetim ba?l?kl? üçüncü bölümü, Linzin 3 ana yönetim modeli olarak nitelendirdi?i demokratik, otoriter ve totaliter rejimlerden farkl? olan di?er siyasal sistemleri inceledi?i bölümdür. Linze göre; az çok patrimonyal veya feodal karakterdeki geleneksel rejimler, -gelecekleri ?üpheli bile olsa- dünyada hala büyük me?ruiyet sahibidirler (Linz, 2008: 119). Ma?ripin, Güneydo?u Asyan?n ve Sahra-alt? Afrikan?n birçok ülkelerinde bu gibi rejimler hala önemli rol oynamaktad?r ve oldukça yayg?nd?r. Latin Amerika gibi modern Bat? dünyas?n?n çevre bölgelerinde ortaya ç?kan ve tamamen geleneksel nitelikte olmayan Caudillismo (?efçilik) ya da Caciquismo (oligar?ik demokrasiler) tipi ki?isel yönetim biçimleri de bunlara eklenebilir (Linz, 2008: 119-120).
Yöneticilerin süregelen bir me?rulu?a dayand?klar? ve toplumu patrimonyal bürokrasi kurumlar? ve feodal otorite yap?lar? sayesinde yönettikleri geleneksel yönetimler, garip bir ?ekilde yar?-modern devletlerden daha istikrarl? bir performans göstermeyi ba?arm??lard?r (Linz, 2008: 122). Ancak bunun nedeni kesin belli de?ildir; geleneksel me?ruiyetin süreklili?i d???nda, mobilize olamayan sosyal yap?, ekonomik azgeli?mi?lik ve dünyadan tecrit edilmi? olmak gibi unsurlar da, bu noktada bu rejimlerin ba?ar?s?nda önemli rol oynam?? olabilir. Bu noktada, Fas, Tunus ve Cezayir gibi örnekler Linzin dikkatini çekmektedir. Bu anlamda, bu ülkeler özelinde Fransan?n etkisinden söz etmek de yerinde olacakt?r. Fransa, bu üç ülkeyi farkl? ?ekil ve yöntemlerle etkilemi? ve kendi siyasal nüfuz alan? içerisinde tutmay? ba?arm??t?r. Örne?in, Fas?, do?rudan do?ruya veya Tunustaki gibi k?smi bir kontrol yoluyla de?il; me?ruluk sembollerini, iktidar merkezlerini ve otorite arac?n? birbirinden ay?ran karma??k bir idari yap? vas?tas?yla yönetmi?lerdir (Linz, 2008: 126).
Sultanc? rejimler de bu ba?l?kta incelenmesi gereken bir di?er rejim tipidir. Bu tip sistemler, ki?isel yönetime dayanmakla beraber, bunlarda yöneticiye ba?l?l?k, geleneklere ve onun bir ideolojiyi tecessüm ettirmesine, yahut benzersiz bir ki?isel misyona, ya da karizmatik niteliklere de?il, korkuya ve i?birlikçilere da??t?lan ödüllere dayan?r (Linz, 2008: 128). Yönetici, iktidar?n? kendi takdirine göre herhangi bir s?n?ra dâhil olmaks?z?n ve en önemlisi de kurallara yahut bir ideoloji veya de?er sistemine ba?l?l?k duymaks?z?n kullan?r.
19. yüzy?lda Latin Amerikada etkili olan Caudillo(?ef) yönetimleri ise, 4 temel niteli?e sahiptir: (Linz, 2008: 132-133)
1. Ki?isel hâkimiyet ve itaat ba?lar?yla ve silah gücüne dayanarak servet yapma ortak arzusuyla perçinlenmi?, silahl? patron-yana?ma gruplar?n?n sürekli olarak ortaya ç?kmas?,
2. Kamu makamlar?na halefiyet konusunda kurumla?m?? yollar?n bulunmay???,
3. Siyasal yar??mada ?iddete ba?vurulmas?,
4. ??ba??ndaki liderlerin, ?ef olarak iktidarlar?n? sürdürmeyi bir türlü güvence alt?na alamamalar?.
Bir tür oligar?ik demokrasi modeli olan Caciquismo ise, Kern ve Dolkart taraf?ndan, Yayg?n ve türde?likten yoksun bir elitçe yönetilen öyle bir oligar?ik siyasal sistemdir ki, bu elitlerin tek ortak özelli?i, milli amaçlar için yöresel iktidarlar? kullanmalar?d?r ?eklinde tan?mlanm??t?r (Linz, 2008: 133). Caciquismo, özünde tar?msal bir temele dayanmakla birlikte, salt tar?msal nitelikte de?ildir; serbest meslek sahipleri, tüccarlar, sanayiciler ve siyasal makinelerin ?ehirli patronlar? da ço?u zaman i?e kar???r.
Kitab?n Otoriter Rejimler ba?l?kl? dördüncü bölümü, Juan Linzin otoriter rejim tiplerini di?er farkl? yönetim modellerinden ayr??t?rd??? ve kristalize etmeye çal??t??? bölümdür. Linze göre, otoriter rejimler; S?n?rl?, fakat sorumlu olmayan bir siyasal plüralizme yer veren; i?lenmi? ve yol gösterici bir ideolojiye de?il, kendine özgü zihniyetlere sahip olan; geli?imlerinin baz? a?amalar? d???nda, yayg?n ve yo?un bir siyasal mobilizasyon yaratmayan; bir liderin veya bazen küçük bir grubun, biçimsel yönden iyi belirlenmemi? fakat fiiliyatta oldukça tahmin edilebilir s?n?rlar içinde iktidar? kulland?klar? siyasal sistemlerdir (Linz, 2008: 137). Bu rejimlerin en önemli ay?rt edici özellikleri, plüralist unsurdur. Ancak demokrasilerden farkl? olarak, burada söz konusu olan s?n?rl? plüralizmdir (Linz, 2008: 139). Bu gibi rejimlerde, plüralizme k?smen izin veren bir tek-parti düzeni ya da ayr?cal?kl? parti sistemi (dominant parti veya hâkim parti sistemi) geçerlidir.
Genel bir de?erlendirme yap?l?rsa, 6 tip otoriter rejim modelinden söz edilebilir (Linz, 2008: 151-152):
- Bat? demokrasilerine uygun ön ?artlar? yaratmak amac?yla laikle?me ve modernle?me reformlar? gerçekle?tiren otoriter rejimler. Birinci Dünya Sava?? sonras?nda Türkiye ve Meksikada kurulan rejimler, bu kategorinin en iyi örnekleridir.
- Fa?ist veya yar?-fa?ist milliyetçi otoriter rejimler.
- Organik devletçilik diye nitelendirebilece?imiz otoriter rejimler.
- Endonezyadaki Sukarno rejimi veya Pakistan gibi ?kinci Dünya Sava?? sonras?nda yeni ba??ms?zl???n? kazanan devletlerde do?an otoriter rejimler.
- Afrika sosyalizmi ve geleneksel dinsel otorite anlay??lar?n? reddeden baz? ?slam ülkelerinde görülen otoriter rejimler.
- Gordon Skillingin dan??mac? otoritarizm olarak nitelendirdi?i totalitarizm sonras? komünist otoriter rejimler.
Kitab?n Dünya Devletlerinin Tipolojideki Yeri: Bir Giri?im ve Güçlükleri adl? be?inci bölümü, Juan Linzin di?er önemli akademisyenlerin demokrasi ve rejimlerin tasnifleri konusunda yazd?klar?n? özetledi?i oldukça k?sa bir bölümdür. Yazara göre, rejim tasnifinde kritik üç unsur; plüralizme kar??l?k monizm derecesi, halk?n siyasetten uzakla?mas?na kar??l?k mobilizasyon derecesi ve zihniyetlerin egemenli?ine kar??l?k ideolojilerin temel önemidir (Linz, 2008: 245).
Kitab?n Son Gözlemler adl? alt?nc? ve son bölümü ise, Linzin bulgular?n? özetledi?i ve baz? tespitler yapt??? kapan?? bölümüdür. Linzin bu eseri, bu alanda yaz?lm?? en önemli eserlerden birisi olarak dikkatle okunmay? hak etmektedir. Kitapta yer alan fikir ve tasnifler, aradan geçen y?llara kar??n, bugünün dünyas?n?n anla??lmas? aç?s?ndan da son derece faydal? ve i?levseldir.
Yrd. Doç. Dr. Ozan ÖRMEC?
[1] Hakk?nda bilgiler için; https://en.wikipedia.org/wiki/Juan_Jos%C3%A9_Linz.
[2] Buradan okunabilir; http://scholar.harvard.edu/levitsky/files/1.1linz.pdf.
[3] https://www.com/Problems-Democratic-Transition-Consolidation-Post-Communist/dp/0801851580/.
[4] https://www.com/Totalitarian-Authoritarian-Regimes-Juan-Linz/dp/1555878903.
[5] http://www.kitapyurdu.com/kitap/totaliter-ve-otoriter-rejimler/111860.html.
Available link for download
Subscribe to:
Posts (Atom)